Kayıtlar

Şubat, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KAN TUTAR

Mehmet Emin Ay Hoca Efendinin yorumundan dilime dolanan, ezbere bildiğim ama farkında olmadığım bu şiiri sizlerle de paylaşalım. Sevgiliye yakarış bu kadar güzel olur.. Kantutar Leblerimle emrine âmâdedir cânım benim Alda bir bûseyle öldür haydi cânânım benim Lâl olur birden dilim bilmem neden görsem seni Görmesem kalmaz karârım dinmez efgânım benim Hasta gönlüm çok zamandır iftirâkından harâb Olmadım bir lahza rahat geçti devrânım benim Mübtelâyım bir ümitsiz gizli derdin zehrine Bu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim Yok teselliden nasîbim vermeyin zahmet bana Etmeyin bunca eziyet az mı hicrânım benim Kantutar sen her bakışta kastedersen cânıma Yâremi sar melhem ol da akmasın kânım benim Arif Emre her ne etse râzıdır fermânına Sahibimsin hem efendim hemde sultânım benim Süleyman Arif Emre

Gamzedeyim Deva Bulamam

Resim
Farklı, eski ve güzel bir yorum..... Müzik: Tatyos Efendi- http://tr.wikipedia.org/wiki/Tatyos_Efendi Yorumlayan: Melihat Gülses - http://melihatgulses.net/

Ne İstiyoruz...

Hatice Tüfekçi-"ALİ MAKAM SAHİBİ “SAMİ” Edebinden yıllarca ayaklarını uzatmadı" adlı yazıdan alıntıdır.             Esasen biz günümüzde her şeyi çok çabuk elde etmeyi istiyoruz. Üniversite okumak istiyoruz; uzadıkça uzayan yıllar, mastırlar, stajlar gözümüzde büyüyor, vazgeçiyoruz. Yeni başladığımız bir işte hemen terfi etmeyi istiyor, amacımıza ulaşamıyorsak bundan da yüz çeviriyoruz. Kuran yoluna giriyoruz 6666 ayet-i celilenin hükmünü yerine getirememe korkusuyla Kuran’a küsüyoruz. Namaza başlıyoruz, hacetlerimizle süslenen dualarda yine amacımıza çok çabuk ulaşmayı istiyoruz, olmayınca namaza küsüyoruz. Biz milletçe zora gelemiyoruz sanırım.     Başladığımız işi sonlandıramıyoruz. Çabuk istiyor, çabuk sıkılıyor ve çabuk bitsin istiyoruz. İyi ama tarihte böyle bir şey yok! Emekle elde edilen hayatlara âlimlerin, evliyaların, bilim adamlarının, sadıkların, salihlerin hayatlarına bir göz gezdirelim. Ne çileler, ne sıkıntılara göğüs germiş hayatlarla karşıla

Gözyaşı...

Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendinin nazarında gözyaşı şu mısralarla anlatılıyor: Gözyaşı, salihler için paha biçilmez manevi bir hazinedir. Gözyaşı, kalbin hassasiyetine rakikliğine delildir. Gözyaşı, salihin tekâmülüne bir işarettir. Gözyaşı, Hak yolcusunun yegâne sığınağıdır. Gözyaşı, nedamet manasını taşır ve Allah’a bir nevi tevbedir. Gözyaşı, Hakk’ın merhametini tahrik ve merhametini celbeder. Gözyaşı, yokluğa erenlerin saadet sermayesidir. Gözyaşı, asinin kurtuluş ipidir, hülasa gözyaşı, vuslata erenlerin yegâne dayanağıdır.

Okurken Bitmesini İstemediğim Yazılar Serisi -4

Resim
Mustafa Kemal ile Abdülhamid arasında Metin Karabaşoğlu,Karakalem Dergisi-23/01/2011           K AHRAMANLARI NE kadar azsa, bir toplumun gerçek bir demokrasinin o kadar uzağında olduğunu söylemek mümkün. Kahramanı biricik ise, o toplumun açıkça ‘otoriter’liğin, hatta ‘totaliter’liğin gölgesi altında yaşamaya mahkûm olduğunu da...        Demokrasisiyle öne çıkmış ülkelerde, siyaset alanında birçok ‘kahraman’ görüyor gözlerimiz. Bu toplumlarda, hayatın diğer alanlarında ise, başkaca kahramanlar karşımıza çıkıyor. Buna karşılık, Türkiye toplumuna muktedirlerce biçilmiş ‘kahraman’ kontenjanı, tek kişilik. Bu ülkenin bir tek kahramanı var. Şoförler derneği için de, parlamento muhabirleri için de, ‘ekmek parası’ için yuvasından bin kilometre uzağa pamuk veya fındık toplamaya gitmiş ırgatlar için de yol gösterici bir ‘özlü söz’ü muhakkak var olan tek bir kahraman...         Hangi yaşa ve sınıfa ait olursa olsun bütün ders kitaplarında, muhakkak onun görüşleri var.

Duygusalımlar..

Duygusalımlarım Şiirim geldi diye başlıyorum yine, Durmuyorum işte edebiyat. Derinlerden yazılar gönderiyorum sana, Hazımsızlık yaptığı içindir belki de hayat. Şiir ismini verdiğim doğru, Kızma, bunlar içimde durmayan damlalar. Benden sana dökülebilen duygusalımlar. Ah, ah işte ah geldi yine sancılar, sancılar.