Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Resim
"Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;  Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.  Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,  Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."

Kalksana Halil Reis, Tiyatroymuş Her Şey

Resim
Sahi, zaten bir sizin hayatınız gerçek değil mi? Belediyenin yol süpüren aracının karşısında kollarınızı açıp 'özgürlük duruşu' sergilediğinizde bir saniye bile endişe etmediniz mesela hayatınızın gerçek olduğundan. 'Polis helikopterinden üzerimize sarin gazı atıyorlar' yazdığınızda çok emindiniz kendinizden. Toma'nın suyuna konulan renkli antipas maddesini 'kimyasal gaz' diye kitleye pazarlarken her şey çok gerçekti. Sahi, zaten bir sizin hayatınız gerçek değil mi? Beyninizi kiraya verdiğiniz sümüklü çakma mehdinizin terli atletinden bir parça elinize ulaştığında ona 'Kabe örtüsü' muamelesi yaparken çok emindiniz yaşadığınız şeyin gerçek olduğundan. İlk uçuş brövenizi, mezuniyet kılıcınızı o maket savaş uçağı biriktiren sümüklüye teslim ederken ruhunuz son derece gerçek bir huzur duygusuyla dolup taşıyordu değil mi? Haftanın tek günleri Allah'la, çift günleri Allah'ın Peygamberiyle görüşüp emirleri direkt olarak onlardan aldığını beyan

Eski Türk Filmlerinin Zararları...

Resim
...      70'li ve 80'li yıllarda sinemamızı domine eden ve özel televizyonculuğun başlaması ile birlikte evimize giren bazı filmlerdeki iyi görünen karakterlerden bazıları (büyük bir ustalıkla) ailemizden biri gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Başta  Münir Özkul  ve  Adile Naşit  olmak üzere,  Hulusi Kentmen , Kadir Savun, Selim Naşit,  Ayşen Gruda  gibi isimler, o sıcak! aile filmlerinde bizden biri olarak resmediliyordu. Bu "aileden biri" görünümlü müşfik ve babacan  karakterler, bir taraftan haksızlıkla, kapitalizmle, sömürü düzeni ile mücadele ederken, ne enteresandır, kızının sevgilisi ile gece geç saatlere kadar dışarıda "takılma"sına ses çıkarmak şöyle dursun, bu tür ilişkileri teşvik eden, aileyi akşam yemeği için topladığında ya da efkarlandığında hanımı ile birlikte rakı içen (ve bunu düzenli olarak yaptığı gayet açıktır), yeri geldiğinde "geri kafalı"! olunulmaması gerektiğini salık veren hatta "yobazlık" adı altında, dini

İsmet Özel - İstiklal Marşı nasıl okunur ?

Resim
Biz İstiklâl Marşını niye anlayamıyoruz? Çünkü İstiklâl Marşının nasıl söyleneceğini bilmiyoruz. 

Masal Şiiri, Henüz Bitmemiş Bir Devrin Mücadelesi

Resim
Doğuda bir baba vardi Batı gelmeden önce Onun oğullari batıya vardı Sezaik Karakoç, doğunun evlatlarının batıyla olan ilişkisini anlatıyor bize masal şiirinde. (şiirin tamamı yazının sonunda mevcut) Birinci Oğuldan 6. Altıncı Oğula kadar batının büyüsüne kapılıp, oyunlarına mağlup olan  altı gençten bahsesiyor. Karakoç altı oğul sayıyor şiirinde ama biz biliyoruz ki 6 değil, 60 değil, bin değil, milyon değil batı tarafından kandırılıp, beyinleri, enerjileri çalınan gençler... Yedinci oğul direniyor şiirde, yenilmiyor... "Bir şafak vakti Batıya erdi En büyük Batı kentinin en büyük meydanında Durdu ve tanrıya yakardı önce Kendisini değistiremesinler diye Sonra ansızın ona bir ilham geldi Ve başladı oymaya olduğu yeri" Yedinci oğulun batıya henüz gidip gitmediğini bilmiyoruz. Tarih vermiyor Karakoç, (belkide kendisidir yedinci oğul) isim de belirtmiyor, bilemiyoruz. Ama bildiğimiz, yedinci oğulun bilincini kaybetmediği, batının hilelerine, tatlı günahlarına kan