Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bilgi Dolu Yalnızlık

Resim
Siz ne kadar bilgili ve donanımlı olursanız olun, bir şeyi en aptal insanın anlayacağı şekilde anlatamazsanız bilgi dolu yalnızlığınıza mahkum olursunuz... ...

Artık kırk birinci gündeyiz. Şükür.

Resim
Her insan bir bilmecedir, bulmacadır. Tam çözüp bitirdim sanırsın, birkaç harf yanlış çıkar. Yeniden ve baştan başla bakalım. Soldan sağa, yukarıdan aşağıya; onu karala, bunu düzelt. İyice karışır her şey. Çoğunlukla bulmacayı bırakmak zorunda kalırız. Görüntüsü bile rahatsız eder bizi. Son yıllarımız hep böyle geçti. Nice insanı yanlış tanımanın (çözememek) şaşkınlığı içindeyiz. Biz mi yanlış tanıdık, onlar mı kendilerini başka tanıttılar, bu da ayrı bir konu. Hayal kırıklığımız büyük. Türkiye, sadıklar yurdudur. Hainler gelip geçer, millet ve memleket bâki kalır. Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış.   Tutmuş kendini. Saklamış. Sonrası işte bu paralelciler, bölücüler, sahibinin sesi sözde cumhuriyetçiler vs.  Hoşgörü, hizmet ve diyalog eşliğinde milletin üzerine yağdırılan bombalar. Ecnebi memleketlerinde müminleri karalamaya yönelik kampanya ve iftiralar. Barış, demokrasi, insan hakları ve halkların kardeşliği söyleminin yanına eklenen sayısız cinaye

Anka

Biliyorum 'kendimi aldatmamaktan daha zor bir şey yoktur' biliyorum. 'Öyleyse kişi en korkunç acılar içindeyken yazmanlı, o zaman bambaşka bir anlamı olur yazdıklarının' diyorsun.

Telâfer’in Gözyaşları

Resim
Telâfer , Irak’ın en büyük ilçesi. Ninova vilayetine bağlı. Musul kent merkezine 63 km mesafedeki ilçede nüfusun neredeyse tamamı Türkmen. Bu haliyle Iraklı Türkmenlerin en önemli merkezi konumunda. İlçenin batısındaki Sincar bölgesinde Ezidiler yaşıyor. Sincar ve Telâfer dışında bölge nüfusunun büyük çoğunluğu Araplardan oluşuyor. İlçenin nüfusu 2005’te Irak’ta bulunan ABD’li yetkililere göre 200 binin üzerindeydi. Bu nüfusun yaklaşık yüzde 75’ini Sünni Türkmenler, kalanını da Şii Türkmenler oluşturuyordu. 2003’teki ABD işgali ve sonrasında patlak veren mezhep çatışmaları Telâfer’i de büyük ölçüde etkiledi. 2005’ten bu yana çıkan çatışmalarda yaklaşık 4 bin Telâferli Türkmen hayatını kaybetti, binlercesi de göç etti. Çoğunlukla Bağdat’taki Şii hükümetin baskısı altında olan Sünnilerin terk ettiği ilçede Şiiler ve Sünnilerin oranı neredeyse eşitlendi. Son olarak IŞİD, Haziran 2014’te ilçedeki Şii mahallerine girip katliam yaptığında, bu mahallelerde yaşayan Türkmenler güneyde

Biz kimiz, nerdeyiz?

Resim
27 Nisan 2007 yılında e-muhtıra, 2008 de kapatma davası, 2013 gezi kalkışması, 17-25 aralık  yargı darbesi, 6-7 Ekim olayları, Hendek terörü ve en sonunda 15 Temmuz 2016 da FETÖ bağlantılı askeri darbe kalkışması..Ülkemizin yaşadığı zorlu süreçler. Hepsinde de maalesef hainler başroldeydi. Onlar maşaydılar ve tek amaçları önce seçilmiş hükümete, ardından devletimize zarar vermekti. Verdikleri zarar çok büyüktü. Çok şükür tuzakları bozan bir irade vardı. Ve mekeru ve mekerallah vallahu kayrul mekirin.... Bu zorlu süreçlerde her zaman devletimizin, hükümetimizin yanında yer aldık. Tüm baskılara ve eleştirileri rağmen, gittiğimiz yoldan dönmedik. Karamsar da olmadık. 15 Temmuz gecesi saat 12.00 de başlayan vatan nöbetimiz, yenikapı şölenine ve hatta o haftanın çarşambasına kadar devam etti. Gerek Memursen, gerek diğer sivil toplum örgütlerinin hazırladığı programlarda aktif görevler aldık. Vatandaşlarımıza olayın vehametini göstermek amaçlı projeksiyon gösterileri hazırladık. Hasıl-ı k

Gam Kasavet Çekme Divane Gönlüm

Resim
Son günlerde yaşadığımız olaylar herkesin malumudur. Biz kimiz, bizi neyle suçluyorlar. Ne desek az aslında. Alnımız AK başımız dik Allah`a çok şükür. Seçmenliğe başladığımızdan bu yana siyasetimiz belli, düşüncemiz belli, duruşumuz belli.  Üzücü olan ben böyleyken, bizi herkes çok iyi bilirken, devletimize kendimizi anlatmak zorunda kalmamız... Vatan sağ olsun, devletimiz baki ve güçlü olsun, canım Allah yoluna, vatan yoluna feda olsun. 15 temmuz belasını başımıza saran satılmış örgüte ve başlarındaki haine ve arkalarındaki gizli güçlere binlerle lanet olsun... Artık biz susalım Karacaoğlan konuşsun... Gam Kasavet Çekme Divane Gönlüm. Gam, kasavet çekme divane gönlüm, Her zamanda dünya başa dar olmaz. Yıkılıp düşene gülme sakın sen, Yiğit düşüp kalkmayınca bell'olmaz. Avluda bağlıdır yiğidin atı, Her nere varırsan söylenir methi. Altına batırsan ey'olmaz kötü, Aslı ham demirden, cevherdar olmaz. Yiğit olan yiğit biner atlanır, Yiğit olan her cefaya k

Biraz da Nostalji - Mehmet Scholl`ü hatırlayalım.

Resim
                    Mesut Özil, İlkay Gündoğan, Emre Can gibi yabancı milli takımlarda oynayan üst düzey oyuncularımz var. Türk Milli takımı bırakıp yaşadıkları ülkenin milli takımını seçtiler. Onlara hiç kızmıyoruz bizi seçmedikleri için. Bize karşı gol bile atsalar bizi temsil ediyorlar diye düşünüyoruz belki de. Bizler Anavatanız onlar da gurbetçi. Anadolu merhametini gösteriyoruz onlara karşı. Varsınlar başarılı olsunlar takımlarında. Her zaman en iyi performansı göstersinler bize yeter. Hem onların  oynadıkları büyük maçlar, finaller, aldıkları kupalar bizleri de fazlasıyla gururlandırıyor...                           Mehmet Scholl vardı yıllar önce. Bayer Münih ve Alman milli takımda yıllarca oynadı. Alman milli takımınına Türk dokunuşunu başlatan isimdi Mehmet. Sayısız kupa kazandı. Babası Türk`tü sadece ama biz onu her türlü sevdik, kabullendik.  Türkçe konuşamasada o da Türküm ve Müslümanım diyordu. Almanlar da ona "scholl=melez" dediler. Birçok gurbetçi gencemi

Lozan Görüşmelerinde İngiliz Oyunu

Resim
89 yıl önce bugünlerde Lozan Barış Antlaşması imzalanırken bir Türkiye Cumhuriyeti bulunmuyordu ortada. Malum, görüşmeler başlamadan 1 ay kadar önce saltanatı kaldırarak Osmanlı’yı ‘tarihe gömmüştük’. Peki görüşmeleri hangi devlet yürütüyordu? Türkiye Büyük Millet Meclisi Devleti. Ancak burada fazla göze batmayan ufak bir sorun vardı. 307 sayılı kanunla Osmanlı İmparator-luğu’nun inkıraz bulduğu ve TBMM hükümetinin kurulduğu ilan edilmişti edilmesine ama bu yeni devlet henüz uluslararası camia ve Milletler Cemiyeti tarafından tanınmış değildi. Bunun anlamı, henüz tanınmamış bir devlet olarak gidecektik Lozan’a ve ancak orada atacağımız imzayla tanınmamız mümkün olacaktı. Burada akla şu soru geliyor: Eğer Lozan’da bir anlaşmaya varılamazsa kaybeden kim olacaktı? İngiltere zaten fiilen işgal etmişti edeceği yerleri. Bu durumun tescilini bekliyordu sadece. Fransızlar da Suriye’yi kapmışlardı. Onlar da 1921’de Ankara’da imzaladıkları geçici İtilafname’nin kalıcı olmasını b

Sahi Birileri Neden Susuyor

Resim
"Mesela Abdulkadir Aksu'nun bu süreçte düne dair söyleyecek hiçbir şeyleri yok mu? Gördük, Meral Akşener'in, Şevket Kazan'ın mesela 28 Şubat ile ilgili söyleyecek sözleri yok.. Mesela Çevik Bir niye konuşmaz, düne dair.. Konuşması gereken o kadar çok isim var ki! Ama susuyorlar.. Mehmet Ağar neden konuşmaz.. Mehmet Eymür, Veli Küçük konuşursa “yer yerinden oynar” deniyor. Üzeyir Garih'ten Necip Hablemitoğlu'na, ya da Gaffar Okan'dan Hrant Dink'e, Danıştay baskınından Cem Ersever'e kadar birçok faili meçhul dosya yeniden açılmalıdır. Buyurun Uğur Mumcu'dan Bahriye Üçok'a, Sivas'tan Başbağlar'a kadar hepsini yeniden masaya koyalım. Belki gelecekte birilerinin soracağı sorulara ilişkin mesela Gül ve Arınç da hatıralarını yazmalı.. Şu geldi, buna gittik değil, halkın merak ettiği dönemleri ile ilgili önemli olaylar hakkında söylenmesi gereken çok şey olmalı. Mesela Tezkere, mesela Kozmik Oda konusu.. Aslında Ahmet

Merhum Adnan Menderes'in Son Sözleri

Resim
“ Size dargın değilim. (Biz) Sizin ve diğer zavallıların iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyoruz. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki: Hürriyet uğruna ortaya koyduğu başını on yedi sene evvel alamadığınız için size müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme bu kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki; Milletçe, bir gün kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendilerinizi yine ben, 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız! ancak, milletçe el ele vererek ölüm; Ölünceye kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Buna rağmen, merhametim, yine de sizinle beraberdir. ” 

CIA’nın Yeşil Kuşak Projesi: Fethullah Gülen, Opus Dei ve Moon Tarikatı

Resim
Opus Dei Tarikatı, Moon Tarikatı ve Gülen Cemaati arasındaki şaşırtıcı benzerlikler ve ilişkiler yumağını aşağıda özetlemeye çalışacağız. OPUS DEI TARİKATI: Kurucusu Madrid’li bir Katolik papazı Josemaia Escriy de Balagar. Opus Dei kelime anlamı “Tanrı’nın İşleri” MOON TARİKATI: Kurucusu önceleri Budist, sonradan papaz olan Sun Myung Moon. Moon, 1954 yılında K.Kore’den kaçarak, G.Kore’ye yerleşti ve tarikatını da burada kurdu. Moon Tarikatı’nın resmi adı “Birleştirme Kilisesi”dir. 1951 ABD müdahalesinin hemen ardından kurulmuştur. Bugün G.Kore nüfusunun yaklaşık %40’ını Budistlikten Hristiyanlığa devşirmiştir. GÜLEN TARİKATI: 1966 yılında İzmir Kestanepazarı’nda kuruldu. Bu bölgenin bir diğer özelliği Sebatayistlerin merkezi olmasıdır. Her üç Siyonist Masonik tarikatların ortak özellikleri çok ilginçtir. Gelelim bu üç tarikatın ortak özelliklerine.. Opus Dei’nin kurucusu Papaz Ecsriya’nın aslı Hristiyan değildir. Yahudi engizisyonu yapıldığı dönemde Hristiyanlığa geçmi

"İçerden Bir Çığlık" - FETÖ Bu Asrın Haşhaşileri

Resim
17-25 Aralık darbesinden sonra vehametle tanıdık FETÖyü.  Oysa Hizmet ya da Cemaat olarak biliyorduk. Kandırılmıştık... Adalet Bakanlığı ve Emniyet teşkilatında kurdukları paralel devlet hepimizi çok endişenlendirmişti. Neyseki açığa çıkmışlardı artık. Devlet gereğini yapar ve bu örgütün hakkından gelirdi diye düşünüp rahatladık. 15 Temmuz kalkışmasını yaşadık sonra. Öyle üzdü ki bizi.  Öyle yaraladı,  parçaladı ki yüreklerimizi.  Donup kaldık tv karşısında. Sonra davrandık hemen,  meydanlara indik ve hiç bırakmadık bu güne kadar.  Dik durduk Reisimizle beraber. Meydanlardı bizim silahımız. Biz millettik çünkü. FETÖ isimli asrın Haşhaşileri ele geçirmişlerdi DEVLETİMİZİ maalesef. F. G denen şarlatan,  sapık,  sahte Mehdi, TSK dan Emniyete,  Yüksek Mahkemelerden MİTe,  tüm hayati devlet kurumlarına,  öyle elemanlarını yerleştirmişti ki,  her köşe başını tutmuş,  uçan kuştan,  alınan nefesten haber olacak seviyede güçlenmişti. Ne ordu ne mit bizim değil,  onun ve arkasındaki karanlı

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Resim
"Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;  Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.  Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,  Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."

Kalksana Halil Reis, Tiyatroymuş Her Şey

Resim
Sahi, zaten bir sizin hayatınız gerçek değil mi? Belediyenin yol süpüren aracının karşısında kollarınızı açıp 'özgürlük duruşu' sergilediğinizde bir saniye bile endişe etmediniz mesela hayatınızın gerçek olduğundan. 'Polis helikopterinden üzerimize sarin gazı atıyorlar' yazdığınızda çok emindiniz kendinizden. Toma'nın suyuna konulan renkli antipas maddesini 'kimyasal gaz' diye kitleye pazarlarken her şey çok gerçekti. Sahi, zaten bir sizin hayatınız gerçek değil mi? Beyninizi kiraya verdiğiniz sümüklü çakma mehdinizin terli atletinden bir parça elinize ulaştığında ona 'Kabe örtüsü' muamelesi yaparken çok emindiniz yaşadığınız şeyin gerçek olduğundan. İlk uçuş brövenizi, mezuniyet kılıcınızı o maket savaş uçağı biriktiren sümüklüye teslim ederken ruhunuz son derece gerçek bir huzur duygusuyla dolup taşıyordu değil mi? Haftanın tek günleri Allah'la, çift günleri Allah'ın Peygamberiyle görüşüp emirleri direkt olarak onlardan aldığını beyan

Eski Türk Filmlerinin Zararları...

Resim
...      70'li ve 80'li yıllarda sinemamızı domine eden ve özel televizyonculuğun başlaması ile birlikte evimize giren bazı filmlerdeki iyi görünen karakterlerden bazıları (büyük bir ustalıkla) ailemizden biri gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Başta  Münir Özkul  ve  Adile Naşit  olmak üzere,  Hulusi Kentmen , Kadir Savun, Selim Naşit,  Ayşen Gruda  gibi isimler, o sıcak! aile filmlerinde bizden biri olarak resmediliyordu. Bu "aileden biri" görünümlü müşfik ve babacan  karakterler, bir taraftan haksızlıkla, kapitalizmle, sömürü düzeni ile mücadele ederken, ne enteresandır, kızının sevgilisi ile gece geç saatlere kadar dışarıda "takılma"sına ses çıkarmak şöyle dursun, bu tür ilişkileri teşvik eden, aileyi akşam yemeği için topladığında ya da efkarlandığında hanımı ile birlikte rakı içen (ve bunu düzenli olarak yaptığı gayet açıktır), yeri geldiğinde "geri kafalı"! olunulmaması gerektiğini salık veren hatta "yobazlık" adı altında, dini

İsmet Özel - İstiklal Marşı nasıl okunur ?

Resim
Biz İstiklâl Marşını niye anlayamıyoruz? Çünkü İstiklâl Marşının nasıl söyleneceğini bilmiyoruz. 

Masal Şiiri, Henüz Bitmemiş Bir Devrin Mücadelesi

Resim
Doğuda bir baba vardi Batı gelmeden önce Onun oğullari batıya vardı Sezaik Karakoç, doğunun evlatlarının batıyla olan ilişkisini anlatıyor bize masal şiirinde. (şiirin tamamı yazının sonunda mevcut) Birinci Oğuldan 6. Altıncı Oğula kadar batının büyüsüne kapılıp, oyunlarına mağlup olan  altı gençten bahsesiyor. Karakoç altı oğul sayıyor şiirinde ama biz biliyoruz ki 6 değil, 60 değil, bin değil, milyon değil batı tarafından kandırılıp, beyinleri, enerjileri çalınan gençler... Yedinci oğul direniyor şiirde, yenilmiyor... "Bir şafak vakti Batıya erdi En büyük Batı kentinin en büyük meydanında Durdu ve tanrıya yakardı önce Kendisini değistiremesinler diye Sonra ansızın ona bir ilham geldi Ve başladı oymaya olduğu yeri" Yedinci oğulun batıya henüz gidip gitmediğini bilmiyoruz. Tarih vermiyor Karakoç, (belkide kendisidir yedinci oğul) isim de belirtmiyor, bilemiyoruz. Ama bildiğimiz, yedinci oğulun bilincini kaybetmediği, batının hilelerine, tatlı günahlarına kan

İslamda Kandil Mevzusu

Resim
Resulullah'ın kendilerinin tebcil ettiği: Aylar vardır Günler vardır Geceler vardır Bunları ümmetinin tebcil etmelerini tavsiye buyurmuşlardır.Bir de Resulü Ekrem'den sonra bilhassa Osmanlı uleması ilmi din ile tezyin etmişler, dini de ilimle kuvvetlendirmişlerdir.Zamanla Resulü Ekrem'e ait bazı hususları şekillendirerek an'ane halinde tebcil ve takdis etmişlerdir. Bunlar da:Resulü Ekrem'in validelerinin kendilerini hamile hissetmesini ince hesaplardan sonra tayin ederek tebcil etmişlerdir. (Regaib gecesi) ismi verilmiştir. Resulü Ekrem'in doğumunu mevlüt olarak kutlamışlardır ki bunlara KANDİL ismi verdiler. Resulü Ekrem zamanında: Kadir gecesi. Miraç gecesi. Berat gecesi. Resulü Ekrem'den sonra; Regaib gecesi, mevlüt gecesi bütün bunlar islâmlar tarafından tazim ve tebcil edilen mübarek gecelerdir. Dikkat edilirse Resulü Ekrem'in irtihal günü hatırlanmaz. Niçin...Abid ve Resul Nebilik muvakkat Herkes ölecek. Ya Habibim sen de ölecek

Sahi, Heidinin ayakları neden çıplaktı?

Resim
Bilmiyorum   kaç kuşağın çocukluğunun iç ısıtıcı kahramanıdır Heidi. O çıplak ayaklı, t atlı gülüşlü, yardım sever minik kızı kim unutabildi ki? Fakat niye çıplak ayaklıydı? Orası mühim. 

Osmanlı Milli Takımı EURO 2016'da olsaydı...Euro 2016 Olur Muydu?

Resim
Euro 2016'nın başlamasıyla haber sitelerden bu konuyla ilgili çokca haber görmeye başladık. Maç sonuçlarından gayrı " Osmanlı Milli Takımı EURO 2016'da olsaydı!" gibi  ilginç haberler de yer yer gözümüzden kaçmadı.  Osmanlı Euro 2016'da olsaydı nasıl bir kadrosu olurdu? Hangi oyuncular Osmanlı Milli Takımında oynardı? Bu sorular ilgi uyandırıcı olsa da aslında mantık hatası içeren, anlamsız, saçma sorulardır kanaatimce.  Şayet Osmanlı hala ayakta olsaydı, Euro 2016 olur muydu? Osmanlı buna müsaade eder miydi? Hele Ramazan ayında Devleti Alinin gündemi Futbol mu olurdu?  Yoksa Başka bir isimle mi olurdu turnuva?  Futbol mu olurdu en çok rağbet edilen spor? Ya da Osmanlı milletleri, kendi içinde kendi turnuvalarını mı yaparlardı?  Cevap için fazla düşünmeye gerek yok. Osmanlı o ihtişamıyla bu gün hayatta olsaydı, dünyanın merkezi Osmanlı, başkenti İstanbul, karar mercii İslam Milleti olurdu. Bundan dolayı Haçlılar, Osmanlıdan bağımsız ne bir turnuva

Omar Metin Orlando’ya demokrasi götürdü!

Resim
Adam bir otomatik tüfek, bir tabanca ve içinde bomba olmayan bir bomba düzeneğiyle dakikalar içerisinde 50 kişiyi öldürüp bir o kadarını da yaralamayı başardı. Hani bir Hollywood filminde görsek 'çüş, bu kadar da olmaz' deriz değil mi bu sahneye? Fakat işte gerçek hayatta Omar Metin önce 911'i arayıp 'DAEŞ'e canı gönülden bağlıyım' dedi, ardından ABD'nin Orlando kentinde bir barı basıp ortalığı duman etti. 'ABD tarihinin en çok can kaybına yol açan silahlı eylemi bu' diyordu uzmanlar, dünden bugüne fikirlerini değiştirmedilerse. Artık şurasını bir netleştirelim. Son 10 yılda görüyoruz ki 'nitelikli terör saldırısı' için herhangi birinin 'bir üst yapıyla organik ilişki'sinin olması gerekmiyor. Bu, dünyanın her yerini doğrudan ve açık hedef haline getiren yepyeni bir konsept. Hiç kimsenin kendisini güvende hissetmeyeceği yeni bir dünya burası… Anlayacağınız, Omar Metin ve ona benzeyen pek çok insan dünyanın her yerine 'dem

Hak ve Bâtıl

Resim
Artık her şey çok açık görülüyor. Başka bir tanıma, izaha, isme gerek yok. Bu mücadele hak ile bâtıl arasındadır. İyilik ile kötülük, güzellik ile çirkinlik, dostluk ile düşmanlık, sadakat ile ihanet, vefa ile nankörlük arasında. Bazıları hak aramaktan bahsediyor. Şeytanın rehberliğinde hak aranmaz. Sizin 'dünya' dediğiniz yere biz 'gurbet' diyoruz. Kimi yeneceksiniz? Bizim için gecenin gündüzde, acının sevinçte, yokluğun varlıkta, zorluğun kolaylıkta hakkı ve hatrı vardır. Özetle: Bu da geçer ya Hû. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum. Aklımda kaldığı kadarıyla: 'Çok uzun süren fedakârlık kalbi katılaştırır.' Her şeye rağmen, bunu da bir düşünelim. ***

Çocuklar Nasıl Oruç Tutacak... Tekne Orucu..

Resim
    ‘ Tekne orucu ’ ve irade eğitimi Çocuk eğitimi, çocuğa zoraki  “davranış öğretmek” değil, ona “irade” kazandırabilmektir.   Bir başka deyişle çocuğa “iç disiplin” kazandırmaktır.  “Bu çocuk neden yarım saat oturup da dersini yapamıyor?” Çünkü bir iç disiplini, iradesi yok ki yarım saat kendisine gücü yetsin de ders yapabilsin. “Bu çocuk neden kemik görmüş ‘fino’ gibi kızların peşinden koşup onları   rahatsız   ediyor?” Çünkü kendisine gücü yetmiyor, hazlarını kontrol edemiyor, içinde uyanan her duygunun esiri oluyor da ondan.

Üstad Bediüzzaman'dan Ramazan Ayı Müjdeleri : Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a'mal, bire bindir.

Resim
Ramazan-ı Şerif'teki  oruç, hakiki ve halis, azametli ve umumi bir  şükrün anahtarıdır. Ramazan-ı Şerif;  bu fani dünyada, fani ömür içinde ve kısa bir hayatta baki bir ömür ve  uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırır. Ramazan-ı Şerifte ise,  ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Ramazan-ı şerifte hayrı  birden bine çıkan evradlarımızla meşgul olup  ilmi derslerimizle bu cüz'i, geçici sıkıntılara ehemmiyet vermemeğe  çalışmak büyük bir bahtiyarlıktır.   Ramazan-ı Şerifteki  oruç; en gafillere ve mütemerridlere, za'fını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor.

Hilal Göründü... Hoşgeldin Ey Şehri Razaman

Resim
Kavuşturana kurban Hoş Geldin Ey Şehri Ramazan Tut bizi ey oruç, bırakma Kurtar günah girdabından Çok şükür Razamazan ayına bir kez daha kavuştuk. Rabbim bir kez daha bizlere, arınma, temizlenme ve yeniden başlama fırsatı verdi. Bereketine nasip olalım İnşallah . Tabi kolay değil, Ramazan’ı anlamak. Hazırlanmak gerekiyor. İklimine girmek gerekiyor. Hem bedenen hem ruhen. İdrakine ermemiz şart. Yoksa sadece oruçların tutulduğu, aç kalınan ve bir an önce bitmesi gereken günler algısı oluşabiliyor. Oysa Ramazanlar bizler için kurtuluş günleri olmalı. Öyle ki Sahuruyla, iftarıyla, teravihiyle bereketli bir aydır ve müjdeler yüklüdür Ramazan’da.