.:Blog Ne Var Ne Yok:.

Güle güle ey mübarek ay, Güle güle ey Şehri Ramazan Sahurlar getirdin İftarlarla sevindirdin Kadir`inle ödüllendirdin Şahit oldun Bize Sana kavuşmak için duacıyız Rabbimize Sinan Kardaş 

Grup Kıvılcım -Andola Andola Yarına Andola Akan Kana Andola Allah için Çarpışan Kullara Müslümandır adımız tağutlardan korkmayız İbrahimin yolunda putları biz kırarız sürgün işkkence ölüm hepssi vız gelir bize şehadeti seçtik biz korku yok kalbimizde

Çeçenya, direnişin adı, sembolü, Anadolunun sahipsiz evladı, Bosna gibi, Filistin gibi.  Çeçenya , şehitlerin buluştuğu mübarek topraklar. Çoğumuz gitti Anadoludan buluşmaya, "Düğün dernek kurulmuş özgürlük dağlarına, Yiğitler hazırlanmış lale gibi açmaya" Hepsi bir kartal uçuyor şimdi yüksek rakımlı dağların puslu zirvesinde. Uğruna bir çok türkü yazıldı yılmaz mücahitlerin destansı savaşına... Onlardan biri ;Grup Kıvılcım - Yiğitler  

                                  Kuruluş gayesi, Türk olmayan Takımları yenmek olan Galatasarayımız , 3 Nisan Çarşamba günü saat 21.45 te Madrid`de çok önemli bir maça çıkıyor. Rakip Avrupanın en büyük kulübü, İspanyol Boğası, Franconun takımı, nam-ı değer el Galaktikos: REYAL MADRİD .              Terimin işi bu sefer gerçekten çok zor, çünkü rakipte futbolu her yönüyle(bilimsel, taktik, fizyolojik, terapik, psikolojik, biyolojik, ofansif, defansif) çok iyi bilen, kupa canavarı, kazanma mübtelası, kurt hoca Hose Morinyo var.                   Morinyonun elinde  müthiş oyuncuları var . En başta dünyanın en iyi 2. topçusu Kristiyano Ronaldo , belki üç numarası Türk asıllı Mesut Özil, dünyanın en hızlı kanat oyuncusu  Anhel Dimarya , Çabi Alonso, Benzema, Pepe, Kaka, Modriç .....ve daha kimler, kimler...                  Galatasarayımızın maalesef oturmuş bir kadrosu yok, oturmaya çalışan bir kadrosu var. En önemli kozumuz ise; müdhiş ateşleyici, cesaretlendirme uzmanı, yılları

Yunan gazetelerinde sıkça haber yapılan olay şalke maçında gerçekleşmişti. Fatih hoca 14 numaralı oyuncuyu oyundan alıp 53 numarayı oyuna alınca tabelada 1453  göründü. Hocanın niyetini bilmiyoruz ama Yunanlar bunu Fetih Mesajı olarak kabul etti. Onlara katılıyoruz FATİHe de selam yolluyoruz... http://m.haberler.com/fatih-terim-den-avrupa-ya-1453-lu-gonderme-4434694-haberi

         Suheyb-i Rumi radıyallahu anh, Musul’a yakın Dicle kıyılarında Übülle isimli bir şehirde dünyaya gelmiştir. Ailesi hakkında detaylı bilgi mevut olmayıp babasının adı Sinan b. Malik’tir. Hz. Suheyb durumunu şöyle anlatıyor: “Ben Musul ahalisinden Nemr b. Kasıt hanedanına mensubum. Küçük bir çocuk iken esir edildim ve ailemi kaybettim.” Bir kısım rivayetlere göre dedesi, buraya İran hâkimi Kisrâ tarafından şehrin idarecisi olarak tayin edilmiştir. Fakat küçük yaşlarda iken, oturdukları Übülle kenti, Rumlarca yağmalandığı sırada, kaçırılıp esir edilerek, köle olarak Mekke’de İbni Ced’a’ye satıldığı için ‘Rumî’ nispesiyle meşhur olmuştur. Burada Allah’ın hikmetini görmemek mümkün değildir, şöyle ki Allah-u Teâlâ, Peygamber Efendimize arkadaş (sahabe) olacak bu zatı, uzun yollardan dolaştırarak, farklı mekânları gezdirerek, değişik insanlarla tanıştırmış ve sonunda adeta Mekke’ye getirtmiştir. İman edenlerin ilklerinden olma bahtiyarlığına eriştirmiştir. Kim bil

  7 şut 7 direk 8`de yine direk ama bu kez müthiş bir gool ve 7sine bedel . Türk Futbolunun yetiştirdiği en büyük yıldızlardan biri Hamit , Şalke maçında 35 metreden direğe vurarak attığı golle hem direklerden gördü hesabını hemde şalkeden... Hamit Altıntop'un tüm direkleri ! 

         Hayat yükü, geçim sıkıntısı, çoluk çocuk derdi bütün ağırlığıyla omuzundaydı. Zaruri ihtiyaçlarını bile zor şartlar altında karşılıyordu. Dünyalık namına elinde ne varsa hepsini de kaybedince bütünüyle fakr u ihtiyaç içinde kaldı. Ailesine bir avuç hurma, çocuklarının açlığını bastıracak bir parça ekmek temi­ninde güçlük çekmek, bir baba için ne kadar dayanılmaz bir hâldi… Bir seferinde üç gün üst üste yiyecek bir şey bula­mamıştı. Bu derece muztar bir durumda bulunduğu hâlde, derdini kimseye açamıyor, sıkıntısını bir başkasıyla paylaşamıyordu. O zamana kadar kimseden bir şey is­tememiş, kimseye el avuç açmamıştı. İstiğnasından, iffetinden taviz veremi­yordu. Görenler de gerçek durumunu tahmin edemiyor, kendisini zengin sanı­yorlardı. Fakat bir bilen vardı: “Sadaka, kendilerini Allah yoluna vakfeden fakirler içindir. Bunlar rızık aramak için yeryüzünde dolaşamazlar. Durumlarını bilme­yen kimse, hayâ ve iffetlerinden dolayı onları zengin sanar. Sen, onları yüz

          Ayasofyamızın bambaşka hikayesi. İslam Dünyası için önemi      Ayasofya bazı kaynaklara göre 360 tarihinde yapıldı. Daha sonra birçok defalar deprem ve yangınlarda yıkıldı. 532 senesinde çıkan büyük bir yangında yanmıştı. İmparator Justinyanus tarafından inşasına yeniden başlanmış, kubbesi hariç 537/538 de tamamlanmıştır. Ayasofya’nın açılışında imparator mağrur bir halde “Ey Süleyman, seni yen dim, bu halinle mescidi Aksa’yı bile geçtin” diyerek ihtişamı ile gururlanmıştı. Binanın kubbesi bir türlü inşa edilemiyordu. Kubbe yapılıyor, bir müddet sonra tekrar çöküyordu. İmparatorun mağrurane bu sözünden sonra Ayasofya’nın kubbesi bir türlü tutmamış ve her seferinde çökmüştür. Aradan yıllar geçiyor, ustabaşı bir gün krala “Diyarı Arap’ta bir peygamber zuhur etti, O’nun duasını alırsak belki kubbe tutar” dedi. Kral da peygamberimize elçi gönderdi. O da küçük bir toprak parçasını kubbenin harcına katmak üzere verdi. Bu kubbe kıyamete kadar çökmeyecektir. Elçiler ç

    Noel Baba Kimdir? Arif Nihat ASYA      Merhum Bayrak Şairimiz Arif Nihat Asya , 50 sene önce bizlere noel baba denen keşişi  ne güzel anlatmış. Maalesef okuyup ta istifade edememişiz her yıl başında görüyoruz. Müslüman Türk Gençliğinin sahip olduğu manevi değerleri korumak adına yıllarca çalışmış olan Arif Nihat Asyayı rahmetle anıyorum. -Yılbaşı neyimiz olur? diye soruyorum. -29 Ekim'imiz midir, 30 Ağustos'umuz mudur, Şeker Bayramı'mız mı, Kandilimiz mi, Kurban Bayramı'mız mı? diye sual açmak da yersiz olmazdı. Biz muharremlerle, martlarla başlayan yıllar da biliriz... ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı. Memleketimize, herhalde, Beyoğlu'ndan giren, Haliç'i atlayarak Fatih'lere, Aksaray'lara, sonra Rumeli'ye ve Boğaz'ı aşarak önce Kadıköy'lere, Moda'lara ve sonra Üsküdar'lara ve oradan Anadolu'ya geçen bu bunak neyimiz olur: Babamız mı