Eski Türk Filmlerinin Zararları...
...
70'li ve 80'li yıllarda sinemamızı domine eden ve özel
televizyonculuğun başlaması ile birlikte evimize giren bazı filmlerdeki
iyi görünen karakterlerden bazıları (büyük bir ustalıkla) ailemizden biri gibi
gösterilmeye çalışılmıştır. Başta Münir Özkul ve Adile
Naşit olmak üzere, Hulusi Kentmen, Kadir Savun, Selim
Naşit, Ayşen Gruda gibi isimler, o sıcak! aile filmlerinde
bizden biri olarak resmediliyordu. Bu "aileden biri" görünümlü müşfik
ve babacan karakterler, bir taraftan haksızlıkla, kapitalizmle, sömürü
düzeni ile mücadele ederken, ne enteresandır, kızının sevgilisi ile gece geç
saatlere kadar dışarıda "takılma"sına ses çıkarmak şöyle dursun, bu
tür ilişkileri teşvik eden, aileyi akşam yemeği için topladığında ya da
efkarlandığında hanımı ile birlikte rakı içen (ve bunu düzenli olarak yaptığı
gayet açıktır), yeri geldiğinde "geri kafalı"! olunulmaması
gerektiğini salık veren hatta "yobazlık" adı altında, dini emir ve
yasaklarla alay edebilen karakterlerdir de aynı zamanda. Bu karakterleri,
mesela namaz kılarken görmek neredeyse imkansızdır. Şayet bir bayram seyran
vesilesi ile görülse bile, sanki hayatında hiç namaz kılmamış ya da sette nasıl
namaz kılınacağını gösterebilecek tek bir insan yokmuşçasına, baştan savma
olduğu belli olan bir şekilde görülür. Siz, Anadolu'nun herhangi bir yerinde
yaşayan, öyle pek de fazla dindar olmayan, yukarıda sayılan vasıfların hepsine
birden haiz, ortalama bir Sünni aileyi tasavvur edebiliyor musunuz? Burada da
verilmek istenen mesaj bariz ortadadır; iyi bir birey ve sorumlu bir aile
babası olmak için dindar olmaya gerek yok, hatta dinin yasaklarını çiğneyip,
emirlerini yerine getirmesen dahi fazla dert etmeye lüzum yok!
Söz konusu filmlerin
senaristlerinin, senaryoların kaynağı olan kitapların yazarlarının ve
yönetmenlerinin, bu milletin değerlerine uzaklaşmış, sırt çevirmiş ve hatta
düşmanlaşmış tedrisattan geçmiş olmaları, İslamiyet'in tam bir "öcü"
olarak resmedildiği yılların tohumu olmaları (müzik
sahasındaki çabaları da unutmayalım ), bu karakter
canlandırmalarındaki en önemli faktördür. Toplumda, binde bir görülebilecek bir
tipin (hatta bu senarist ve yapımcıların yaşadığı dönemlerde örnekleme
yapabilecek derecede dahi kalmayan), neredeyse her yapımda zikredilen kötü
vasıflarla mücehhez olarak gösterilmesi, "yabancılaşmış aydınlar"ın,
üstlendikleri "toplum mühendisliği" rolü ile toplumu,
kafalarındaki çerçeveye hapsetme maksadının tezahürü değil midir?
Şimdi akla şu sual
geliyor: Bu yapımlarda rol alan aktör ve aktrisler bu durumdan bihaber mi? Eğer
bihaberse kötü, eğer haberdarsa daha da kötü!
"Muhafazakar"
diye geçinen televizyon kanallarının, bu filmleri gece gündüz yayınlamasına ne
demeli onu bilemiyorum?!
Yazının tamamı için tıklayınız:http://denizbalaban.blogspot.com.tr/2014/02/kemal-sunal-filmleri-ozelinde-eski-turk.html
Yorumlar
Yorum Gönder
küfür istemiyoruzzzz