Kayıtlar

Yine Düşümde Gördüm Seni (yeni şiir)

Resim
Not: Bu şiir Doğu Türkistanlı çocuklara ve onlara hasret annelere babalara ithafen yazılmıştır. Yine Düşümde Gördüm Seni Yine düşümde gördüm seni bilmem kaç sefer oldu Başka çocuklara ait bayramlıklar içinde Tertemiz yatağının başında öylece bekliyorken Donuk bir tebessümde gizli Üzülmemeye yeminli bakışlar buldum Uzansam dedim saçlarını da ben tarasam Uzadı mesafeler... Yine düşümde gördüm seni İp gibi dizilmiş çicekler içinde Uzak bir avluda saklanmış güneş Kurgulanmış baharın müjdesi geldi Hep bir ağızdan söylendi garip türkü Başkalarına ait masallar dinlendi Binbir gözlü ejderhanın ikramı Kızarmış ucuz et sofraya indi Uzansam dedim ben bölsem ekmeğini Gizli bir besmele koysam azığına... Uzadı mesafeler... Yine düşümde gördüm seni Başka çocuklara ait oyunlar oynuyorken Ürküten titrek bir ses duyuldu derinlerden Durdun hemen, sustun, eğildi başın Kırmızıya boyandı etraf Yabancı bir el uzandı karanlıktan Yabancı bir ninni çalındı, Uyumaya razı gözlerin kapandı Uzansam dedim, üzerini d

Beyaz, Yağmur, Çocuk (Yeni Şiir)

Resim
Yağmur yoktu o gün Hava masmavi, berrak... Bembeyazdın kollarıma aldığımda Bir kuş gibi de hafiftin Çoktan gitmiştin, gitmiştiniz Gözlerim kırmızıya çalar Dişlerim, yumruklarım sımsıkı Duyulmayan bir çığlık dudaklarımda Hüzün değildi bu Zaten üzülmedim gittiğine Kalsaydın daha zordu Dayanamazdın yağmura kadar Beyaz, burda ayrılığın rengi oldu Yağmur, yeni bir nefes demek Yaşamaksa piramitli çadırlara gebe Tatlı meyvelerin olmuştur biliyorum Kardeşlerin de nurdandır Tok yatmak haramken burda Kimse kardeş değilmiş biliyorum Uzun temiz entarili amcaların hiç değil Onların haritaları var Ve haritalar üzerinde binalar yok Siyah yok beyaz yok Sen hiç yoktun, yoksun Maymunlar var, filler var Ebabil taşlarım olsaydı Sıkıp taşları çıplak ellerimle Çıkardım kalan binaların en yükseklerine Vururdum fillerin gözlerinden Ve yağmuru beklerdim sonkez Bir haber yayılsın isterim benden sonra Gözleri görmeyen filleri anlatsın Yıldızları kondursun tekrar gökyüzüne Evlerin damlarında söyletsin ninnile

1930`larda okutulan Türkçe Ezan - Hangisi daha Türkçe

Resim
Ezan-ı Muhammedi bu topraklarda 18 sene Türkçe okutuldu. 18 sene sıktığında şuheda fışkıracak olan ve o şuhedanın uğruna herşeyini feda ettiği bu topraklar, bu vatan gerçek ezan duyamadı. Peki ne mi duydu. İşte o meşhur Türkçe Ezan. Acaba hangisi daha Türkçe.

Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair

Resim
Yakma beni ey şiir Söyle şairlerine artık sussunlar Ah bu kelimeler...  Gayrı biraz uzaklaşsınlar ... Merhum Erdem Bayazıt`ın güzel bir şiirine buyrun hadi: ``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’ Öyle değildi bu türkü bilirim Bir de içime -Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen- Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen Haberler bilirim mektuplar bilirim. Gamdan dağlar kurmalıyım Kayaları kelimeler olan Kırk ikindi saymalıyım Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından Baştan ayağa ıslanmalıyım Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım. İçimde kaynayan bir mahşer var Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde Ya da çamaşır sererken bahçelerinde Birden alıverirler kara haberini Okul dönüşü bir trafik kazasında Can veren oğullarının. Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim Bir dolmuşta yorgun şoförler için beste

Elma Sadece Elmadır...

Elma Belki de Sadece Elmadır  Sizler de sıkıldınız mı, Uzadıkça uzayan masallardan? Korkar mı oldunuz masal canavarlarından? Kulağınıza derinlerden gerçekler fısıldanmasın mı gayrı. Belki de herşey göründüğü kadar karmaşık değildir, Görülmeyeni görme arzusundaki zihnimizdir bu karmaşıklığı isteyen, Ya da gerçekleri gizlemeye hevesli masalcılar... Pamuk prenses ve meşhur masalında mesala Kötü kalpli cadı ve cüceler hiç olmadı ve prenses belki hala uyanmadı. Ya elma, Bu kıpkırmızı elma bize sunulmuş bir ikram olamaz mı. İyi kalpli bir teyze hiç mi kalmadı, Tanımadığı insanların da mutluluğunu isteyen. İnanmak isterim: Elma sadece Elmadır, mis kokulu, lezzetli, ve "Ağustos böceği adanmış bir meşaledir, Anlayan için muştucu duyan için uyarıcı" Sende artık vazgeçsen masalcı. Yaz geldi, Uykucu prensese söyle uyansın artık Bir ağustos böceği yine doğdu Ağaçların tepelerinde* Bir teyze, güzel bahçesinde İkramlar peşindeyse mutluluk için Ben sadece inanma

Günümüzde Öğretmenlik Mesleği...(MEB Vizyon Belgesi 2023)

Resim
Ziya Selçuk’un bakan olmasının kamuoyunda fazlasıyla bir iyimserlik havası doğurduğu hepimizin malumu. Bu iyimserliğin nedeni herhalde, Selçuk’un gerek akademik kariyeri gerekse devlet ve özel sektörde eğitim-öğretim faaliyetlerinin içinde aktif olarak yer almasından kaynaklanıyor. Tabii ki bu durum Selçuk’a yönelik de bir haksızlık sebebi. Asırlık maarif sorunumuzu tek başına çözebileceğine inanmak biraz saflık ve hadsizlik olur. Hele ülkece hemen hiçbir konuda gömleğimizin ilk düğmesini doğru iliklemeyi becerememişken... *** Kafamda birtakım cevapları olmakla birlikte hep düşündüğüm başat sorunlarımızdan birisi insanımızın hal ve davranışlarının neden Kapıkule’nin iki tarafındayken, güçlü ya da zayıfken (amir-memur iken) farklılaştığı meselesi. Bunun bir izahı olmalı. Neden insanımızın bu çeşit bir çifte standardı var? Acaba sorun bir zamanlar babamın bir çırpıda çözdüğü kadar kolay mı? “Seni okutan hocanın…” diyerek tüm suçu okula ve öğretmene mi atacağız? Hadi o vakitler

Şanlı Medine Direnişi

Resim
100 yıl önce, tam da bugünlerde, Osmanlı Yıldırım Ordular Grubu’nun komutanları Filistin, Hicaz, Lübnan, Ürdün ve Suriye topraklarını geride bırakıp hızla kaçarken, çölün ortasında bir komutan, kuşatılmış şehrini, Hz. Peygamber’in mübarek Ravza’sını, Medine’yi İngilizlere karşı kahramanca savunuyordu. Nablus’tan Halep’e kadar Osmanlı şehirleri 2 hafta içinde İngilizlere bırakılmıştı; Fahrettin Paşa ise Medine’yi 2,5 yıl savunacaktı. Osmanlı yenilecek, Fahrettin Paşa yine de şehrini, Medine’yi terk etmeyecekti… Cemal Paşa’nın kumanda ettiği 4. Ordu’nun Kurmay Başkanı Ali Fuat Erden, Medine müdafaasını hatıralarında bütün detaylarıyla anlatmış. Özetleyelim: 1916 yılının Mayıs ayında Cemal Paşa 12. Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa’ya uzunca bir emir yazar, derhal Medine’ye hareket etmesini, Medine’ye ziyaretçi gibi girip orada bir müddet kalmasını, eğer isyan çıkacak olursa bütün kuvvetlerin komutanlığını ele alıp Medine’yi savunmasını emreder. Fahrettin Paşa Medine’ye vasıl olduk