DİLİMİZ ZENGİNLİĞİMİZDİR (GOZANCA)

Çok yakında basılacak olan faaliyet bültenimizden bu yazıyı dayanamayıp buraya kadar getirdim. Yazıda Kozan ve Yöresinde (Varsaklar ağırlıklı olarak)  kullanılan kelimelerden bahsediliyor.  Bu güzel yazı için Mustafa Değirmenci Hoca`ma teşekkür ediyorum. 

Dil; insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendi yasaları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık, milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese, bin yıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurum, seslerden örülmüş bir ağ, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemidir.
        Dil, diğer insanlarla bütün ilişkilerimizde bize aracılık eden, sosyal bağlarımızı düzenleyen bir vasıta olarak hayatımızın her safhasında mevcuttur. Evde, okulda, sokakta, çarşıda, iş yerinde ve her yerde onunla beraber yaşıyoruz. İnsan konuştuğu dili doğduğu günden itibaren hazır bulur. Fakat dil doğuştan bilinmez. İlk aylarda ağlamalar, taklit, birtakım hareketlerle anlaşma sağlamaya çalışır. Çocuk içinde yaşadığı topluluğun dilini, anadilini uzun bir çıraklık devresi süresince öğrenir. Daha sonra kulağına gelen seslerin belli kavramlara, hareketlere, varlıklara karşılık olduğunu anlamaya başlar.
        Dil insan benliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan zekâsının, insanda sınırı çizilemeyen duygu ve düşünce kabiliyetinin sonuçları kendi benliğinin dışına ancak dille aktarılabilir. Bu bakımdan dil ile düşünce iç içe girmiş durumdadır. İnsan dil ile düşünür. Dilin gelişmesi düşünmeyi düşünceye, düşüncenin gelişmesi de dile bağlıdır. Çeşitli medeniyetlerin meydana getirilmesini sağlayan düşünce, gelişmesini dile borçludur.
       Dil her şeyden önce sosyal ve millî bir varlıktır. Fertlerin üstünde, bir milleti ilgilendirir. Bütün bir milletin duygu ve düşünce hazinesini teşkil eder. Bir milleti ayakta tutan, fertleri birbirine bağlayan, sosyal hayatı düzenleyen ve devam ettiren, dildir.
        Bu düşüncemle KOZAN ve çevresinde konuşulan bazı kelimeleri cümle içinde kullanarak geçmişle olan bağımızı güçlendirmeye çalışacağım.

 -Ahmet beşiriği ile aynı dedesini ansıtıyor.
(Ahmet becerisi hüneri ve marifeti ile aynı dedesini hatırlatıyor)
-Ayşe çepel yıkıyor sonrada yunak yuğacak.
(Ayşe bulaşık yıkıyor sonrada çamaşır yıkayacak)
-Kış günü çocuklar dulda bir yer bulup gulle oynarken anneleri onların hangırda olduğunu bilir.
(Kış günü çocuklar rüzgar değmeyen bir yer bulup misket oynarken anneleri onların nerede olduğunu bilir.)
-Bu yıl ekinin içi çıkla ota kesti.
(Buyıl buğday tamamen ot oldu)
-Ona fazla dakılma seninle cangama eder.
(ona fazla şaka yapma seninle ağız kavgası eder
-Ağlama anan bissahal gelir, Avarlıkta ız işi var.
(ağlama annen az sonra gelir, bahçede az işi var
-Çalıştığım yer öyle basalga ki akşama gözlerim belerdi.
( Çalıştığım yer öyle havasızki akşama çok güçsüz kaldım)
-Busene üzümler erken benleşti.
(busene üzümler erken olgunlaşma belirtisi gösterdi)
-Kozan galasına çıkıp aşşaları değnemek lazım.
(kozan kalesine çıkıp aşağıyı gözetlemek gerekir)
-Onun aklı seklem.
 (Onun aklında eksiklik var )
-Aşama misafir gelecek diye partutuş oldu.
(Akşama misafir gelecek diye telaşlandı.)
-Bizim oğlan çocuğuna teltik bir isim koymuş.
(bizim oğlan çocuğuna söylenmesi zor isim koymuş)
-Boğon hiç dışlığım gelmedi, evin önündeki limonları cobuttum, avrat çok cinnendi, elindeki kildeni  kafama doğru fılcıttı, bende tosnadım ve eve gidip bir yere yüzünkoyu sündüm. ( bu cümlenin çözümünü size bırakıyorum)
Mustafa Değirmenci
Kozan HEM Müdür Yardımcısı
Uzman Sosyal Bilgiler Öğretmeni

Yorumlar

  1. Ankara ağzını andırıyor sanki biraz enteresan :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

küfür istemiyoruzzzz

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mabel Matiz -Ya Bu İşler Ne-illuminati ifşası

Cem Karaca`nın Şarkısında Geçen Üçler, Yediler, Kırklar Mevzusu Üzerine...