Okurken bitmesini istemediğim yazılar serisi-1(OBİYS)

Okurken bitmesini istemediğim yazıları burada  paylaşacak kadar cömertim. Serinin ilk yazısını buyurun, afiyetle okuyun.

Bakmaya bakmaya, sana nasıl bakacağımı bilemez oldum*

İsmail Halis*
Vol 1
"Tutun ve yüzleştirin hayatları"*
Vol 2
Farklı asırlarda şehirlerin birbirlerine gönderdikleri selamlar, birbirleriyle, kimi zaman soğuk, kimi zaman sıcak savaşları olagelmiştir. Ki, bunlara verebileceğimiz en ilginç örneklerden biri, Beyrut ve Davos şehirleridir. Binlerce miting, panel, etkinlik, protesto ve ambargo çağrısının oluşturamadığı "beynelmilel rüzgarı", Davos Manifestosu'nun, "bir rüya kadar güzel ve bir milat kadar sarsıcı" dalgasıyla, deta demir ve tek bir yumruğa dönüştürdüğü malumdur.
Vol 3
Müzmin Filistin direniş ve trajedisini konuşacaksak nasıl ki, Şeyh Ahmet Yasin'siz kurulacak bir cümle boşlukta kalacaktır, aynı vakıa İsrail miti bağlamında Beyrut ve Hizbullah duruşundan mütevellit İmam Humeyni için söz konusudur. Nasıl ki İmam, yıllar evvel attığı adımlarla 30 yıl sonrasının taşlarını kırmış, haritalarını yırtmışsa, Şeyh Yasin'in Mücemma-a el İslami’nin mescidinde verdiği derslerle nice barikatları yıktığını, dünyanın bir kısmı coşkuyla, diğer bir kısmıysa öfke ve çaresizlikle müşahede etmiştir. İmam, "İslam’ın hizmetinde olmayacaksa, bize ne güçlü İran’dan. İslam’ın emrinde olmayacak bir güçlü İran isteyenler varsa, onlar Şah’larını geri getirsinler, biz buradayız" soyluluğunu, Şeyh'in hayatında da dem be dem nakışlandığını, FKÖ, ulusçuluk, laisizm ve bulanıklığının dışında, berrak bir adanmışlığı görmekteyizdir.
Vol 4
İmam, nasıl kendisine, ambargo karşısında ne yapacaksınız sorusu yöneltildiğinde, "Ben yoğurt ve ekmekle yaşıyorum, sanırım halkım da bununla yaşayacaktır" cevabını vermişse; Şeyh de, evinin duvarları eskidiğinde korumalarından birinin bir kumaş alıp, duvarı kaplamak istemesine cevaben "Bu kumaşa fakirlerin ihtiyacı vardır. Kumaşı fakirlere ver" şeklinde mukabele etmiştir.
Vol 5
Nice şanlı ilim ehli, bugün mezhepler savaşı icin miğfer kuşandıracak raddede konuşmalar yaparken, İmam Humeyni yıllar evvel talebelerine, Sünni bir sûfi olan Davud-i Kayseri'den okuturdu. Bir gazetenin bugünlerde promosyon tanıtımında kullandığı ifadeyle "ekran ulemaları"ndan biri davet edildiği ve ücretini de aldığı halde mekanda yüz kadar insanın bulunduğunu gördüğünde "Ben bu kadar az insana konuşma yapmam" denilebilen bir modern zamanlar akışında, Şeyh Yasin, mesciddeki bir gence saatler boyu anlatır, anlatır ve anlatırdı.
Vol 6
"Kızım Fatıma da olsa" şiarını temel adalet umdesi edinmiş olan İslam ümmetinin yakın dönem liderlerinden Aliya, "Düşmanlarımıza yalnızca adalet borçluyuz" derken, "dost"a ve düşman'a karşı adaletin, cağımızda ender rastlanan bir hatırlatmasında bulunuyordu. Zira bizler, kendi mahallesinin ötesine "sağır" olmakla yetinmeyip, âmâlığımızı faş etmekten yorulmayanlar olarak, Üzmez’lerde, Fener'lerde, bir acaba'yı dahî üretememişken, elbette "yüce devletümüz ve kahraman ordumuz"un bir kısım mensuplarının cop soktuklarına, kaş çattıklarına, asit kuyularında yaktıklarına, sınırlarda vurduklarına karşı nice salvolar geliştirebilirdik.
Vol 7
"Böylesi bir ihanetin karşılıksız kalmaması için Türkiye Büyük Millet Meclis üyelerinin onurlarını koruyacaklarına ve aziz milletimiz adına gerekeni derhal yaparak bu lekeyi mutlaka temizleyeceklerine inanmaktadır” açıklamasını yapan Devlet Bahçeli için "üzerimdeki emeği büyüktür" diyen Mümtaz'er Türköne dahî absürditeyi ve trajediyi görmüşken, Star, Vakit, Yeni Şafak ve Bugün gazeteleri, kendi "mahallesinde” Kürtçe konuşan bir Kürt siyasetçi için, "şov yaptı" diyebildi günlerce, ısrarla, coşku ve hazla. Siyaset, Türkiye'de pür tribünlere oynama sanatıyken, Erdoğan'ın, Diyarbakır'da binlerce Kürde, Ahmet Kaya'lı, Şivan Perver'li konuşmalar yapması her nedense "açılım" oluyordu yine "günlerce, ısrarla, coşku ve hazla"....
Vol 8
Türkiye siyaset tarihinde ölüm oruçlarında, vicdanlı bir arabulucu niyetiyle devrede olan tek "sağcı" siyasetçi olan Bekaroğlu'nun "Cipe binen başörtülü bana oy vermesin" çıkışı, "Madem öyle, nice Saadet Partili bayan, saadet'e oy veremeyecek" gerçeğine götürdü zihinleri. Zira Erbakan'ın kızına Çırağan Sarayı'nda yaptığı düğüne katılan yüzlerce "Saadetli hanım", ciplerini bizzat kendileri kullanıyorlardı. Ve yine "mesele gerçekten buysa," partinin üst düzey hanım kolları yetkililerinin yaptıkları basın toplantılarındaki, Vakko’lu, Versace'li kreasyonlarının maliyet hesaplamalarını, kim yapacak acaba? Belki de Kılıçdaroğlu. Kimbilir...
Vol 9
Ve mesela neden bu yazı, Vakit, Yeni Şafak, Milli Gazete, Star-Acık Görüş, Bugün, Zaman gibi "organlar"da yayımlanabilemez. Soru ne denli açıksa cevabı o denli açık. Yukarıda adı gecen bir gazetenin daimi bir yazarı, Yalçın Küçük eleştirisi taşıyan bir yazı yazmış ve bu yazısı sansürlenmiş ve yayınlanmamıştır. Neden?
Ve neden?..
Vol 10
"siyahları sevsem de
LINCOLN'ün bir yalancı olduğunu biliyorum
dengeler adına bırakıldım kendimle başbaşa
burada
bir hallaç pamuğuna dönüşmüş olarak
dengeler adına"*

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mabel Matiz -Ya Bu İşler Ne-illuminati ifşası

Cem Karaca`nın Şarkısında Geçen Üçler, Yediler, Kırklar Mevzusu Üzerine...