Orda bir köy vardı uzakta, çok uzaktı, gitmedik görmedik…

“Gidemediğin yer senin değildir.” 
Halid Rifat Paşa 
“Orda bir köy var uzakta. Gitmesek te görmesek te o köy bizim köyümüzdür” yalanıyla büyüdük maalesef yıllarca. Gitmeyeceğimiz görmeyeceğimiz yerlerin bizim olacağını sandık. Ama hepsi elimizden bir bir kaçıp gitti.  Gelmediysen burada yoksun gerçeğini sakladılar bizden. Gitmedik, havasını teneffüs etmedik, derdiyle dertlenmedik, neşelenmedik sevinçleriyle. Yaşamadık, yaşatmadılar. Unuttuk ve unutulduk. Nasıl kandık yıllarca, nasıl oyalandık. Oysa sadece köy değildi elimizden giden, gençliğimiz, ideallerimiz, kültürümüz, inancımız kısacı kendimizdi, ruhumuzdu. Kaybettik. (Sert bir giriş oldu)
            “Neden bahsediyor bu adam?” soruları aklınızda uçuşuyor da hala anlamak için yazıyı okumaya devam ediyorsanız en doğrusunu yapıyorsunuz. Suyun kaldırma kuvvetini bulan Arşimet gibi heyecanlıyım.  Malum şarkının sözleri, hepimizin bildiği gibi köyden, evden, dağdan, yoldan bahsediyor. Köy özlemini anlatan şiir Ahmet Kutsi Tecer tarafından yazılmış yıllar önce. Tecer bu şiirinde köy özlemini anlatıyor olabilir ama ressamın anlatmaya çalıştığı değil benim ne aldığımdır bir tablonun anlamı. Peki ben ne anlıyorum bu masum? Şiirden:
Bugün, 7 milyon m2`den 780 bin m2 alana sıkıştırılmış, İslam camiasına hain diyerek sırtını dönmüş, Orta Asyadaki soydaşlarına ulaşamayan, kendi sınırları içerisindeki halkların güvenliğini sağlamaktan aciz, yine o halklara -sizlerde Türksünüz - demekten başka  birleştirici bir ilkesi olmayan bir devletimiz yok mu?
            Kur`an-ı Mucizül Beyan`ı tozlu raflarda saklamayı gelenek haline getiren, bilmediği veya fırsat bulamadığı için okumaktan aciz , “Neden bu kadar İmam alınıyor?” diye söylenmeyi devletçilik ve eşitlik sayarak kendisine farz olunan Cem olma ibadetini umursamayan dolayısıyla camileri örümcek ağlarına emanet eden, çocuğum okusun da kendini kurtarsın diyerek sadece dünyevi kaygıları gelecek nesillere bırakmayı vazife bilen bir millet olmadık mı?
        

            Orda bir cami vardı uzakta, orda bir kitap vardı…
Camiye götürmedik oğlumuzu elinden tutarak, Camiyi kaybettik,
            Kur`an açıp okumadık, okutmadık, Kur`ani manayı kaybettik,
            Onca kitap vardı elimizde dava kokan açıp ta bakmadık, davayı kaybettik,
            Uzaktı akrabalar gidemedik, soyumuzu kaybettik,
            Mezarlık ürkütüyordu çocuklarımızı uzak durduk hep, sonumuzu kaybettik,
             Ve gitmedik köyümüze, şarkılar söyledik sadece, nihayet köyümüzü de kaybettik.
            Sırtımızı döndük soydaşlarımıza, elimizi uzatmadık, kardeşimizi kaybettik,
            Araplar öcüydü, sırtımızdan vurmuşlardı hem, Ümmeti kaybettik,
            Kafamızı gömdük toprağa kulaklarımızı tıkadık, bilincimizi kaybettik.
            Batıydı model, daha çağdaş olmalıydık, yönümüzü kaybettik.

Ne ruhumuz kaldı ne vicdanımız. Yarım bir İman, cahil bir toplum, materyalist bir gençlik, küçük bir ülke ve küçük hayallerimiz var artık. Ve yıkık bir köy…
Cemil Meriç`in bir sözüyle bitiriyorum:
 “Türkiye Ruhunu kaybetti. Toprak mı ? En değersiz şeyimizdir belki de ! Belki de en değersiz şeyimizi kaybedince her şeyimizi kaybettiğimizi anladık. Ruhumuzu “ …
Anlamış olmak ümidiyle, Hayırlı meşguliyetler...
Anahtar Kelimeler: Orda bir köy var uzakta

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mabel Matiz -Ya Bu İşler Ne-illuminati ifşası

Cem Karaca`nın Şarkısında Geçen Üçler, Yediler, Kırklar Mevzusu Üzerine...